27 Haziran 2011 Pazartesi

when all the stars are falling down

tüm duvarları notalardan yapılmış bir odada kafamı sağa sola vuruyorum bir süredir; melancholy man, rajaz'ın vaktiyle yaptığını bir kez daha yapıyor. şarkıyı dinlemediğim zaman uğultularıyla uğraşıyor, nereye gidersem gideyim de notadan basamakları yanımda götürüyorum; ya yukarı çıkıyor ya da aşağı iniyorum. bir escher tablosundayım sanki, basamaklardan indikçe başladığım noktaya yaklaşıyorum. üç boyutun pek işlemediği bir yüzyıldayım, neresi önüm arkam bilmiyorum.

bu şarkıyı bulunduğu albümün diğer şarkılarından ayıran şey, tanrısal bir ilhamın göz ardı edilemez dokunuşları. rajaz, old and wise ve comfortably numb'da da aynı şeyler vardı; albümlerdeki diğer şarkılar güzelken, bunlar tamamen vahiyle müzisyenlerine inmiş ayetler gibiydi. cebrail şarkıyı sırtında taşıyıp yeryüzüne inmeden önce, israfil, melodisini defalarca yüksek tavanlı salonlarda çalmıştı. tanrısal bir ışığın vitraylı camlardan geçip uzun koridoru aydınlattığı anda bestelenen melancholy man, doğru insana doğru zamanda tebliğ ile, 60'ların sonunda the moody blues'a gönderilmişti. şarkı indikten yaklaşık yarım yüzyıl sonra da, beni bir yaz akşamında buldu. başka bir zamanda da karşılaşmış ve birbirimizin yanından geçmişizdir belki ama buluşmak bir haziran akşamına denk geldi. o zamandan beri de iflah olmadım zaten. şarkıyı yanımda götürecek güzergahların üzerine düşünüyorum, nereye çok yakışırdı? nerenin yıldızı, hangi galaksinin köşesi? hangi köprünün üstü ya da altı, hangi binanın önü? mekan dağarcığımı hızlıca tarıyor ve bir sonuca ulaşmaya çalışıyorum. hangi manastır, hangi gün? 

şarkıya bir şekilde girdim ve şimdi çıkamıyorum. sol anahtarıyla kapıyı açtıktan sonra, onu bir kuyuya fırlatmışım gibi. anahtarın çarpma sesi bile duyulmadı, hala düşüyor. kim gibi düşüyor peki? neydi o kızın adı? deborah mıydı yr krallığının içinde dolaşan ve gerçekle-hayal arasındaki ince çizginin üzerinde gözü kapalı yürüyen. bu şarkıda, geri kalan onbinlercesinde olmayan şey nedir de beni duyduğum andan beri zamanın taş duvarlarına mıhladı. bir kere daha başa alıyorum şarkıyı, bir sürü soru da kendiliğinden geliyor.

"his life caught up in misery, he doesn't think like you and me"


1 yorum:

Adsız dedi ki...

bu şarkıların hepsi nota nota vahiy indirilmiş gibi. Bugün radyoda dinledim melancholy man i. bulabilmek için dakikalarca aradım. Senin yazın yardımıyla bulup tekrar dinlediğimde de yıllardır dinliyormuşum gibi geldi. rajaz ı ve old and wise ı dinledim sonra. ikisi de doğuştan bildiğim ezgilerdi sanki... daha fazlasını arıyorum, aramaya devam edeceğim. bir yenisini bulduğumda eksik olan parçamı tamamlayacağım. zaten zihnimde olan ezgiyi kulaklarımla hissedeceğim.. yardımına ihtiyacım var.