10 Kasım 2010 Çarşamba

mevsimler geçerken


bazen kendimi bu ağaç gibi sabit ve değişikliğe kapısını kapatmış hissediyorum, tüm fiziksel şartlar değişse bile ben tuhaf bir inatla aynı kalıyorum. zaman geçiyor, mevsimler değiştiği gibi yıllar da düzenli artıyor ama kafamın içindekiler neredeyse son on senedir matematikte sabit sayı gibi davranıyor. gökkuşağı çıkıyor bazen tepemde, bazen de kendimi mavi göğün altında boylu boyuna uzanmış bulutlara bakıyor buluyorum. bazen tepeme çöken sisten çevremi göremediğim gibi, kim ne derse desin duyamıyorum. stand-by moduna geçip bekleyebiliyorum uzun bir süre, değişmek zor geliyor aynılığımı geliştirmeye çalışıyorum. çevremde her şey değişip yerine yenileri gelirken, arkeoloji müzesinin bahçesindeki heykeller gibi durabiliyorum. ya hareketlerim yavaşlıyor ya da insanlar hızlanıyor, bazen bulutlar birden bire yağmur getiriyor. fiziksel gerçekliğim beni yanıltıyor, başkasının zihninde yeşeren bir fikir gibi davranıyorum. belki de başkasının gördüğü rüya olduğum düşüncesi ara sıra yanımdan ayrılmıyor. mekanlar bazen dekor gibi geliyor, asırlık ağacın kuru dallarına bakarken de ağacın orada değil de aslında benim zihnimde olduğunu, tüm bu görsel efekti benim uydurmuş olabileceğimi iddia ediyorum. gözlerimin gördüğü ağaç, kendini somutlaştıran zihnimin küçük bir oyunu pekala olabilir. her şey değişse de kendini değiştirmemeye ant içmiş eksik benliğimin küçük bir şovudur belki canon'umun çektiğini sandığım bu üç fotoğraf. halbuki deklanşör sesi de gelmişti, ortadaki fotoğrafta deniz şortumla ağacın gövdesine yaslandığıma bile yemin edebilirim fakat bazen fotoğraflarda çıkmıyorum, bir sisin içinde kayboluyorum. bu belki de karmaşık düşüncelerimin kendini açıklama çabasıdır, belki de erkenden biten güne ettiğim isyandır; tam anlamıyla emin olamıyorum.

2 yorum:

4numara dedi ki...

http://4numara.blogspot.com/2010/11/cnar-agac.html bir mimar hastalığı mı yoksa?

mies dedi ki...

epey paralellik var:) şaşırdım açıkçası, hele adana'ya gidip orada kendimi kebaba teslim etmeme bir gün kalmışken kebap teması da hoş oldu. horozlara kebap satma fikrini ise çok sevdim, insanlarla anlaşamamak benim de standart paketimin içinde geliyor:)