1 Temmuz 2011 Cuma

300 mm > 600 dd

bundan iki hafta sonra, manyaklar gibi dönen bir çamaşır makinesine bakıp iç çekmek istemedim. çamaşırları makineden çıkarıp nemli ve iğrenç hallerini sepete doldurduktan sonra bunları bir yere asmak da hiç cazip gelmedi. haftada bir eve gidiyordum zaten ve evde çamaşır makinesi vardı fakat 300 mm lens yoktu.

henry miller'in oğlak dönencesini alıp biraz da kitaplara baktıktan sonra ofise geri dönerken, lens almak için tek fırsatım olduğunu ve onun da bugün olduğunu düşündüm. yarın değildi, gelecek hafta ve gelecek ay da olmayacaktı. ben değilsem kim ve şimdi değilse ne zamandı. ofise geldim, birkaç siteye baktım ve hepsiburada'da iki hafta önce 376 lira olan lensi, havale ile 338 liraya alacağımı görünce bruce willis gibi yandan gülümsedim. siparişi verdim, havaleyi yaptım ve bayram çocuğu mutluluğum ile koltuğumun üzerinde titredim. bunu üç senedir istiyor fakat bir türlü muvaffak olamıyordum; yakınlaşmak için objektif kullanmak yerine objenin yanına gitmek ay ve güneşte işe yaramıyordu. yarı zamanlı bir pagan olarak bundan rahatsız oluyor ve bekliyordum. 18*55 ile bir şeylerin sonuna gelmiş gibiydim, dolunay yükselirken orada ve hazır olmak istiyordum. kızıl dolunayın şafağında kesilen kurbanların kanı rüyalarıma giriyor ve sabaha karşı yatağımdan sıçrayarak uyanıyordum.

şimdi ise ortalık duruldu, lensim tedarik sürecinde. onu ne kadar seveceğimi ve koruyacağımı, kendisiyle ve evdeki diğer eşyalarla her konudan konuşabileceğimi şimdilik bilmiyor. özensiz eller onu bir pakete, koliye ve bir araca yüklerken ürkse bile, bana ulaştığında onu şımartacak ve yumuşak yastığımın üzerine koyacağım. seni üç senedir bekliyorum allahsız diyeceğim. üç sene başka hiçbir şeyi beklemedim lan ben, sanki birinci dünya savaşına gitmişim de cepheden dönmeyi bekliyorum yıllardır. üç koca sene, kaybolan hayaller, dağılan planlar, evler, silahlar, eşyalar, çantalar, belgeler, hükümler ve özgürlükler. her şey gelip geçti bir tek lens isteği baki kaldı. 

şimdi tek beklentim, tedarik sürecinin sonlanması ve kargo etabına geçilmesi. kargo kamyonunun etrafında, altında floresan olan modifiyeli honda civic ile yılan gibi kıvrılırım gerekirse. kamyon sürücüsünün kafasını pompalıyla uçurup lensimi makineye taktıktan sonra ilk makromu çekerim. kafayı öne, vücudu da arkaya koyar; alan derinliğiyle ilgili çalışmalar yaparım. makro lens ile adamın yüreğini çeker ve "yüreğine sağlık" başlığıyla her türlü sitede paylaşırım.

manyaklığın sonu yok. hoşgeldin hayatıma tamron 70 300. 


2 yorum:

erdish dedi ki...

Yeni lens alma/bekleme sürecini iyi bilirim.. Bir ay boyunca gövdeye başka lens takmadığımı da bilirim.. Teleyi aldığım zamanlar manzaraları bile onunla çekiyordum.. Hayırlı olsun hocam bu arada.. ;)

mies dedi ki...

teşekkür ederim, kendisini beklediğim kadar hiçbir şeyi beklemediğim için kutsal vazifesine yükseldi şerefsiz. bakalım, bu hafta içi kavuşuruz gibi.