13 Temmuz 2011 Çarşamba

sober

there is a shadow just behind me...

yedinci biramın herhangi bir noktasındayım ve tool dinliyorum. sana anlatacak hiçbir şeyim yok, kafamın içinde dolaşan belli bir fikrin olduğunu da söyleyemem. en son ne düşündüm onu bile hatırlamıyorum. dün salıydı ama, yarın ise semt pazarı. roka ve kıvırcık marul alacağım, zeytinyağı ve limon stoğum yerinde. benim için kaleye bıraktığın izleri biliyorum, yürüdüğüm yolların üzerindeki ayak izlerini. hafif kısa ve dalgalı saçını, ferini kaybetmiş gözlerini ve ara sıra kapıldığın umutsuzluğu.

hayvanların derileri ve kürkleri onlardan vahşicesine alınıp işleniyordu, bunları yapan insanlar vahşiliklerini satmak için gösterişli mağazalar isterken ben devreye girdim. gelen müşteri hemen çıkmasın, çığlık atan hayvanların kürkleriyle saatlerce uğraşsın diye alengirli bir plan çizdim. bunu patrona gösterdim, son bir haftamı buna ayırdım. inanmadığım değerler üzerinden aldığım maaşı, inandıklarıma yatırdım; telefoto lens alıp bira içtim, hala içiyorum. hafif sarhoş olduğum anları sevdiğini söylemiştin bir keresinde, saçların bir kez daha dağılmıştı. düz fön nedir bilmezdin, çoğu zaman işe gitmek istemezdin. uyukladıktan sonra bir kitabın önünde, bir yeşile bakan pencerenin kenarında yaşamak isterdin ve ben adını bilir fakat yüzünü hatırlamazdım.

jeff buckley hallelujah'ı söylerken, ben her yudumda biraz daha sana yaklaşıyorum. sen kimsin hiçbir fikrim yok. bunun bir önemi de yok. önem vermeyi bıraktığımdan beri her şey kendi değerine yakınsadı; limitleri sonsuza yaklaşmayı bırakıp asıl değerlerine döndü. birkaç saat önce kankam denilen kıptinin doğum günüydü mesela. iki tane birayı da onun içtim, peki nereden kankamdı?

yıllar önce, basket oynarken elimi bir yerlere çarpmış ve kanatmıştım; bu manyak da iyi kullandığı tırnaklarıyla elini kanatmış ve kan kardeşi olmayı gerçekleştirmişti. kan kardeşliği nedir ne değildir bilemem ama bu herif şimdi arasın ve yarın gel lan hayvan adam desin, istanbul'da olurum. yarın akşam istanbul'da olmak fantastik gelebilir ama uçak bileti alacak param var; gerisini de bir şekilde hallederiz.

her paragrafım mantığa atılan bir pençedir belki fakat scatterbrain'deyim. ilk defa ne zaman dinlediğimi düşünsem bulurum ama biraz sonra sızacak olmanın tembelliğindeyim. ay yavaştan dolarken doğumgünümü bekliyorum. nerede olacağımı henüz bilmiyorum ama adını biliyorum. adını seviyorum.

Hiç yorum yok: